atatürkün ankaraya gelişi ile ilgili güzel sözler


Atatürk’ün Ankara’ya Gelişi (27 Aralık 1919)

Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı sonrası yenik sayılmış, Sevr Antlaşması hükümlerini hemen uygulamaya koyan düşman kuvvetleri, topraklarımızın bölünmesi çalışmalarına hız vermişti. Osmanlı Devleti’nin merkezi olan İstanbul ile Urfa, Antep, Adana, Maraş ve Antalya illerimiz işgal edildi. Bütün bu işgal hareketlerini fırsat bilen Yunalılar 15 Mayıs 1919’da İzmir’e girdi.

Bütün bunlar olup biterken Mustafa Kemal, millet ile el ele verip ülkeyi kurtarabilmek için ilk olarak 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı. 12 Haziran 1919’da Amasya’ya geldi. 22 Haziran 1919’da Amasya Genelgesi’ni yayınladı. Amasya Genelgesi’nin yayınlanmasından sonra, 23 Temmuz 1919’da Erzurum Kongresini, 4 Eylül 1919’da ise Sivas Kongresi’ni topladı.

Yapılan bu kongrelerde alınan kararlarda, milli iradeye dayalı hükümet kurulması ilk hedef olarak belirlendi. Tüm illere telgraflar çekilerek halkın kendi adına karar verebilecek temsilcilerin seçilmesi istendi. Seçilen bu temsilcilerin toplanacağı bir yer gerekiyordu. Ankaralılar, Mustafa Kemal’i ve halk temsilcilerini Ankara’ya davet ettiler. Ankara ilinin yurdun tam ortasında olması, tüm cephelere de eşit uzaklıkta olması sebebiyle Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı’nın en iyi Ankara’dan yönetileceği inancındaydı. Bu sebepler göz önünde bulundurularak, Mustafa Kemal ve temsil heyeti üyeleri 27 Aralık 1919’da sat:14.00’de Dikmen sırtlarından Ankara’ya geldiler.

Ankara ve yakın çevresinde bulunan yerlerden gelen halk, Mustafa Kemal ve temsil heyeti üyelerini büyük bir coşku içinde karşıladı. Davullar çalındı, halaylar çekildi, seğmenler gösteriler yaptı. Sevinç gösterileri içerisinde karşılanan Mustafa Kemal, gördüğü manzara karşısında oldukça duygulanmış ve tüm karşılayanlara teşekkür ederek, yurdun içinde bulunduğu durumu ve bu durumdan nasıl kurtulacağımızı belirten bir konuşma yapmıştır.

Vali vekili Yahya Galip Bey ve Müdafai Hukuk Cemiyeti Başkanı Rıfat Efendi (Ankara Müftüsü) bu güzel karşılama töreni için geceli gündüzlü çalışmışlar ve bütün seğmenlerinde bu karşılama törenine katılmalarını sağlamışlardı.Atatürk’ün Ankara’ya gelişi Kurtuluş Savaşı’mızın önemli olaylarından biridir.

 

Mustafa Kemal Paşa daha İstanbul’dan ayrılmadan önce Ali Fuat Paşa ile Ankara’nın millî mücadelenin yürütülebileceği en uygun merkez olduğuna karar vermişlerdi. 20 nci Kolordu Komutanlığına atanan Ali Fuat Paşa’nın bir an önce Kolordusunu Konya’dan Ankara’ya intikal ettirmesini kararlaştırmışlardı. Ali Fuat Paşa bu plânlamaya göre mart ayında Kolordusunu yaya yürüyüşle Ankara’ya intikal ettirmiş ve Sarıkışlaya yerleştirmişti.

Mustafa Kemal Paşa’nın Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığından ayrıldıktan sonra İstanbul’daki temasları, Anadolu’ya geçişi, Havza, Amasya, Erzurum ve Sivas’ta yaptığı çalışmalar Ankara’ya gelişi ve zafere kadar geçen olaylar, O’nun nutukta “Uygulamayı safhalara ayırmak ve kademe kademe yürüyerek hedefe varmak1” sözleri ile belirttiği stratejinin birer aşaması idi. Başladığı mücadelede bütün gücünü milletinden alıyordu. Bunu “Ben milletin vicdanında ve istikbalinde hissettiğim büyük gelişme kabiliyetini, bir millî sır gibi vicdanımda taşıyarak, yavaş yavaş bütün cemiyetimize tatbik ettirmek mecburiyetindeydim2” sözleri ile milletine karşı önemli bir sorumluluğu olduğunu açıklıyordu.

Atatürk’ün Ankara’ya gelişine kadar geçen olaylar, birbirine eklendikçe mukavemeti artan bir zincirin halkalarını oluşturmuştu. Bu zincirin oluşmasında O’nun üstün liderliği, komutanlığı, milletine güveni, teşkilâtçılığı ileriyi görüşü önemli bir rol oynamıştı. Amasya bildirgesi ile “Vatanın bütünlüğünün, milletin bağımsızlığının tehlikede olduğunu; milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararının kurtaracağını3 bütün dünyaya ilân etmişti. Erzurum ve Sivas Kongrelerinde millî mücadelenin esasları ortaya konmuştu. Amasya görüşmeleri ile de İstanbul Hükümeti Anadolu’daki millî mücadeleyi tanımak ve işbirliği yapmak zorunda kalmıştı.

Heyet-i Temsiliye Reisi Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının Ankara’ya gelişi ile millî mücadelenin yeni bir aşaması başlamıştı. 27 Aralık 1919’dan 23 Nisan 1920’ye kadar geçen dönem Kurtuluş Savaşı tarihimizin fazla etüd edilmemiş bir bölümüdür. 118 günlük kısa bir süreyi kapsayan bu dönem birbirinden önemli ve hayatî olaylarla doludur. Ayaklanmaları bastırmak, ilerleyen düşmana karşı cepheler oluşturmak, kurulacak yeni Türk devletinin temelini atmak, dış dünya ile temaslar kurmak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışını hazırlamak bu olayların birkaçıdır.

,

Bir yanıt yazın