Ramazan Ayı Hakkında Bilgi Ayetler Hadisler Ramazana hazırlık


Ramazan ayı ve orucun ehemmiyetini  anlatan Kur’an-ı Kerim’den ayetler ve Hadisi şerifler, bu ayın nasıl  değerlendirilmesi gerektiğini konusunda bize rehberlik edecek… ORUÇLA İLGİLİ AYETLER “Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı, (leallekum tettekun) Böylece  umulur ki ittika edersiniz/günahlardan korunur, takva dairesine girer ve  muttakilerden olursunuz. Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz  kılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar)  diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi  devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu  kadar fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu  kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz(güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin  için daha hayırlıdır. Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve  doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır.  Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta  veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah  sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve  size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah’ı tazim etmeniz, şükretmeniz  içindir. Kullarım beni sana soracak olursa, işte Ben (onlara) pek  yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar  da benim çağrıma cevab versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru  yolu bulmuş) olurlar. Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal  kılındı. Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onlara örtüsüsünüz. Allah, gerçekten  sizin, nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve  sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar  yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde itikafta olduğunuz  zamanlarda da onlara (kadınlarınıza) yaklaşmayın. Bunlar, Allah’ın sınırlarıdır,  (sakın] onlara yanaşmayın. işte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar;  umulur ki sakınırlar.” [Bakara 183-184-185-186-187) “Müslüman erkekler  ve müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, taata devam eden  erkekler ve taata devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar,  sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar,  sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar,
oruç tutan erkekler ve oruç  tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar,  Allah’ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar  için bir mağfiret ve büyük bir mükafat hazırlamıştır.” (Ahzab 35) “Apaçık olan Kitab’a andolsun ki, biz onu (Kur’an’ı) mübarek bir gecede  indirdik. Kuşkusuz biz uyarıcıyızdır.” (Duhan 3) “Gerçek şu ki, biz  Kur’an’ı Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin?  Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Cebrail, o gece, Rablerinin  izniyle her türlü iş için inerler. O gece, tan yeri ağarıncaya kadar süren bir  selamettir.” (Kadir 1-5) ORUÇLA İLGİLİ HADİSLER Rasulullah  (sav) şöyle buyurmuşlardır: * “Ramazan ayı geldiğinde rahmet kapıları açılır” (Buhari-Müslim) * “Ramazan ayı girdiği zaman semanın kapıları açılır, Cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da  bağlanır/zincire vurulurlar” (Buhari-Müslim) * “Ademoğlunun bütün  amelleri, iyilikleri on katından yedi yüz katına kadar kat kat artırılır. Allah  azze ve celle şöyle der: ‘Ancak oruç müstesna. Şüphesiz o Benim içindir. Ve  mükafatını ancak Ben veririm. Zira o şehvetin ve yeyip içmesini Benim için  bırakmıştır.” (Buhari-Müslim) * “Oruçlu için iki sevinç/mutluluk anı vardır. Birincisi iftar ettiği zaman (iftarıyla), ikincisi ise, Rabbine  kavuştuğu zaman (orucuyla) sevinmesidir.” (Buhari-Müslim) * “Muhammed’in  nefsini elinde tutan Allah’a yemin olsun ki oruçlunun ağız kokusu Allah katında  (kıyamet günü) misk kokusundan daha hoştur.” (Buhari-Müslim) * “Cennette  Reyyan denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan Kıyamet gününde yalnız oruç tutanlar  girer. Onlarla beraber başka hiçbir kimse giremez. (Kıyamet gününde) “oruçlular  nerede?” diye çağrılır. Oruç tutanlar, kalkıp o kapıdan girerler. Oruçluların  sonuncusu bu kapıdan içeri girdiği zaman kapı kapatılır, artık ordan içeriye hiç  kimse giremez.” (Buhari-Müslim) * “Oruç kalkandır. Kıyamet günü kul  onunla kendini ateşten koruyacaktır.” (Buhari-Müslim) * “Oruç ve Kur’an  kıyamet günü kula şefaat eder.” (Müsned-Müstedrek el-Hakim) * “Her kim  inanarak ve sevabını Allah’tan umarak, Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhari-Müslim) * “Ramazan gelip geçtiği halde günahlarını affettirememiş olan kişinin burnu yerde sürtülsün.” (Buhari) * “Ey  gençler topluluğu! Sizden kimin evlenmeye gücü yetiyorsa hemen evlensin. Zira  evlilik gözü (haramdan) daha çok uzaklaştırıcı, iffeti de çok daha koruyucudur.  Evlilik külfetine güç yetiremeyenler ise oruç tutsun. Çünkü oruç, şehveti kıran  bir şeydir.” (Buhari-Müslim) * Ebu Umâme (r.a)’dan, “Ey Allah’ın Resulü!  Cennete gireceğim bir ameli bana göster” der. Allah Resulü (s.a.s.) de şöyle  buyurur: “Oruç tutman gerekir, onun gibisi yoktur.” (Nesai) RAMAZAN  ORUCUNUN KARŞILANMASI Rasullullah (sav) şöyle buyurmuştur; Bir veya iki gün  öncesinden oruç tutmak suretiyle sakın Ramazanın önüne geçmeyiniz. Bir kimsenin  adet edindiği bir orucu tutması bundan müstesnadır. Böyle bir kimse o orucunu  varsın tutsun.” (Müslim) ORUÇLA İLGİLİ ADAPLAR Dilinize sahip  olun, Bilinçsiz söz ve Tavırlardan uzak durun... Oruçlu birinin her  türlü boş ve yanlış sözlerden uzak durması son derece önemlidir. Aslında bu  sadece oruç vaktinde değil, her zaman Müslümanların dikkat etmesi gereken bir  konudur. Çünkü Allah müminlerin hasletlerini "Onlar boş ve faydasız sözlerden  yüz çevirirler" (Müminun/3); "Cahiller onlara sataştığında onlar selam der  geçerler" (Furkan /63) şeklinde anlatmaktadır. Fakat oruçlu iken bu konuda daha  titiz davranmak gerekmektedir. Rasulullah (s.a.v) şöyle  buyurmuşlardır: “Sizden biriniz oruçlu olduğu zaman kötü söz söylemesin.  Cahilce hareketler yapıp bağırıp çağırmasın. Eğer bir kimse ona söver veya  onunla kavga ederse (ona); ‘ben oruçluyum, ben oruçluyum” desin.” (Buhari-Müslim) “Kim yalan sözü ve onunla amel etmeyi terketmezse,  Allah’ın, onun yemesini ve içmesini terketmesine ihtiyacı yoktur.” (Buhari) ORUCA NİYET ETMEK Rasulullah şöyle buyurmuştur: “Fecirden önce oruç  tutmaya niyet etmeyen kimsenin orucu yoktur.” (Nesai-Tirmizi) Başka bir  hadiste ise Allah Rasulü şöyle buyurmaktadır: “Kim oruca geceden niyetlenmemişse  orucu yoktur” (Nesai) ORUCUN VAKTİ “Fecir vakit, beyaz iplik siyah  iplikten ayırd edilinceye kadar (tan yeri ağarıncaya kadar) yiyin, için, sonra  geceye kadar orucu tamamlayın.” (Bakara / 187) FECİR İKİ TÜRLÜDÜR Fecr-i Kazib: Bu fecirde sabah namazının vakti olmamıştır. Oruç tutacak olan bir  kimsenin bu vakitte yemek yemesi haram değildir. Bu fecrin alameti, ufukta  dimdik duran, uzun bir kurt kuyruğu şeklindeki aydınlıktır. Fecr-i  Sadık: Sabah namazı vakti olmuştur. Bundan sonra yemek yenmez. Fecr-i Sadık,  ufuk boyunca dağların ve tepelerin üzerindeki yaygın bir beyazlıktır. İftar vakti ise; doğu tarafından karanlığın başladığı, batı tarafından da gündüz  sona erip, güneşin yuvarlaklığının kaybolduğu vakittir. Zira; Allah Resulü (sav) şöyle buyurmaktadır; “Gece buradan yayılmaya başlar, gündüz buradan sona erer ve  güneş de batarsa oruçlu iftarı açar.” (Buhari, Müslim). Bu güneşin tamamıyla  batması demektir, aydınlığı kalsa bile hüküm aynıdır. Takvimlerde imsak  olarak belirtilen vakti, fecr-i sadığın doğuş vaktidir. İkinci fecir de denen  fecr-i sadık, ufkun altındaki güneşin ışığının ufukta fark edildiği andan  itibaren başlar. Doğu ufkunda beliren bu beyazlık, zamanla kuvvetlenerek ve  alanını genişleterek devam eder ve sonunda güneş doğar. İmsak ile başlayan oruç  yasakları, güneş batana kadar sürer ve güneşin batımından imsake kadar geçen  vakit içinde bu yasaklar tamamen kalkar. SAHURLA İLGİLİ HADİSLER Hz.  Peygamber'in (SAV) Ramazanla ilgili önemli sünnetlerinden biri de gecenin son  vakitlerinde sahura kalkmasıdır. Sahur gecenin sonunda veya ortasından sonra  yenilen ve oruçluya gün boyunca rahat oruç tutması noktasında destek olan  yemeğin adıdır. Allah Rasulü (s.a.v) şöyle buyurmuştur; “Sahur  yemeği yiyin, zira sahurda bereket vardır.” (Buhari-Müslim) “Bizim orucumuzla, ehl-i kitabın orucu arasındaki fark, sahur yemeğidir.” (Müslim-Ebu  Davud-Tirmizi) “Biriniz ezanı işitince (yiyip-içtiği) kap elinde ise,  ihtiyacını görünceye kadar onu bırakmasın.” (Ebu Davud) Allah Rasulü  (s.a.v.): “Sahur bereket yemeğidir, onu terketmeyiniz. Velev ki, biriniz bir şey  bulamayıp bir yudum su içse bile. Çünkü Allah ve melekleri sahur yemeği  yiyenlere dua ve mağfiret ederler” buyurmaktadır. (Ahmed b.Hanbel). Sahurun bereketi hem maddi hem de manevi yönü kapsamaktadır. Çünkü sahur vakti  aynı zamanda rahmetin bol bol indiği, yapılan dua, zikir ve tövbelerle Allah'ın  övgüsüne nail olmuş seher vaktinde tövbe edenlerin arasına girme fırsatının  yakalandığı önemli bir zaman dilimidir. İFTARLA İLGİLİ HADİSLER Allah Rasulü (s.a.v) şöyle buyurmuştur; “İnsanlar, iftarı acele yapmaya  devam ettikleri sürece hayır üzere yaşamaya devam ederler.” (Buhari-Müslim) “Sizden biriniz (oruçluyken) iftar edeceği zaman (taze veya kuru)  hurmayla iftar etsin. Zira o, berekettir. Hurma bulamazsa suyla iftar etsin.  Çünkü su temizdir.” (Ebu Davud-Tirmizi-İbn Mace) Kudsi hadiste Allah-u  Teala şöyle buyurmuştur: “En sevgili kullarım, iftarı acele yapanlardır.” (Tirmizi- İbn-i Huzeyme) Son olarak iftarda acele etme tavsiyesinin  yanında yemek konusunda da aşırıya kaçmamaya, özellikle son zamanlarda sıkça  karşılaşılan tıka basa yeme alışkanlığından da uzak durmaya dikkat etmek  gerekir. Zira bu tavırlar sağlık yönü de bulunan orucu amacından  uzaklaştıracaktır. İFTAR ANINDA OKUNACAK DUALAR İftar dualarından  olmak üzere Allah Rasulünden şunlar rivayet edilmiştir; * “Zehebe’z  Zama’u ve’btelleti’l urûk ve sebete’l ecr inşallah.” Manası: “Allah’ın  izniyle susuzluk gitsin, damarlar kansın, sevap hasıl olsun!” (Müslim, Ebu  Davud) * “Allahumme leke sumtu ve alâ rızkike eftartu.” Manası: “Allah’ım, senin için oruç tuttum, senin rızkınla iftar ettim.” (Buhari,  Müslim) ORUCU HURMA VE SUYLA AÇMAK Hz. Peygamber (sav) şöyle  buyuruyor; "İftar eden hurmayla iftar etsin. Zira hurma berekettir. Hurma  bulamayan su ile iftar etsin. Zira su da temizdir." (Tirmizi) RAMAZAN’DA DUA Allah Rasulü (sav) şöyle buyurmuştur; “Ramazan  ayında her Müslümanın kabul edilecek bir duası vardır.” (Muvatta) Başka  bir hadiste ise Allah Rasulü şöyle buyurmuştur: “Oruçlunun iftar anındaki duası kabul edilir; geri çevrilmez.” (Ebu Davud, İbn Mace) ORUÇLUYA İFTAR  YEMEĞİ VERMENİN SEVABI Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur; “Kim, bir  oruçluya iftar yemeği verirse veya bir gaziyi donatırsa, ona oruçlunun veya  gazinin sevabı kadar sevap yazılır.” (Tirmizi, İbn Mace) Bu konuda toplu  iftarlar yerine, özel bir kaç kişiye yönelik yapılan iftarlar daha önemlidir.  Fakir ve muhtaçlara iftarın verilmesi daha efdaldir. Son yıllarda toplu düğün  salonlarında ve beş yıldızlı otellerde verilen iftarlar tamamen orucun manasına  tamamen uzak davranışlardır. Bu tür uygulamalarda hem aşırı israf yapıldığı gibi  hem de teravihe gitmek isteyen insanların önüne bir engel oluşturulmaktadır. RAMAZAN AYINDA ZİKİR, İBADET VE İYİLİK YAPMANIN  ÖNEMİ Allah (cc), Ramazan günlerinden oruç  tutmayı farz kılarken Hz. Peygamber de (sav) gecelerini değerlendirmeyi  özellikle tavsiye etmiştir. Ramazan tam anlamıyla bir hayır mevsimidir.  Bu ayda yapılan iyiliklerin karşılığı kat kat verilir. Allah'ın affı bu ayda  çoşar ve hayır yapmaya ilgi bu ayda zirveye çıkar. Gerçek mahrum bu ayda  Allah'ın rahmetinden nasibini alamayan kimselerdir. Allah'ın rahmetine ise O'na  yönelip zikirle, şükürle ve en güzel şekilde kulluk görevi yerine getirilerek  ulaşılır. Bu ayda yapılabilecek ibadetleri şöyle sıralayabiliriz: Çokça  zikir, dua ve tövbe etmek, bol bol Kur'an okumak, namazları cemaatle kılmaya  özen göstermek. Elbette bu ibadetlere her zaman devam etmek gerekir. Fakat  fırsatı değerlendiremeyip cehennemden kurtuluş ve Allah'ın affına ulaşma hazzını yaşamadan bu aydan çıkmamak için Ramazanda bu ibadetler ayrı bir değer  taşımaktadır. Rasulüllah (sav) Ramazan ayında diğer aylara nazaran daha  fazla ibadet ederdi. Cebrail (as) O’na Ramazan’da gelir ve karşılıklı Kur’an-ı Kerimi okurlardı. Yine bu ayda Hz. Peygamberin cömertliğinin sınırı olmazdı. Rasulallah (sav) şöyle buyurmuştur; “Her kim, inanarak ve sevabını Allah’tan  umarak Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhari,  Müslim) Hz. Aişe validemiz (R. anha) şöyle buyurmuştur; “Rasulullah  (sav) Ramazan ayında, diğer aylarda görülmeyen bir gayrete girerdi. Ramazanın  son on gününde ise çok daha şiddetli bir gayrete geçerdi. Son on günde geceyi  ihya eder, ailesini de (gecenin ihyası için) uyandırırdı.” (Buhari, Müslim, Ebu  Davud, Tirmizi) “Allah Rasulu (sav) Ramazan ayında Cebrail (as) ile her  sene Kur’an-ı Kerim’i baştan sona bir kere okurlardı. Fakat irtihalleri  senesinde iki kere dinletmişlerdi.” (Buhari, Müslim) “Rasulluh (sav)  Ramazan dışında hiçbir ayı tam olarak oruçlu geçirmedi.” (Buhari, Müslim,  Nesai) Rasullullah (sav) şöyle buyurmuştur: (Herhangi bir kul Allah  rızası için bir gün oruç tutarsa, bundan dolayı şüphesiz Allah o kulun yüzünü  ateşten yetmiş sonbahar (yetmiş yıl) kadar uzaklaştırır.” (Müslim) “Allah Rasulü (sav) hayırda, insanların en cömerdi idi. En cömert olduğu zaman  da Ramazan ayı idi. Muhakkak ki Cebrail (as) her sene Ramazan ayı içinde bu ay  çıkıncaya kadar Allah Rasulü ile buluşur, Allah Rasulü de ona Kur’an’ı arz eder  idi. Cebaril ile buluştuğu zaman Allah Rasulü hayırda, esen rüzgardan daha  cömert olurdu.” (Buhari, Müslim) “Her kim inanarak ve sevabını Allah’tan  umarak, Ramazan ayının (gecelerini) kıyamla (teravihle, namazla, ibadetle)  geçirirse geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhari, Müslim) Bir rivayette  Cebrail (as) "Ramazana ulaşıp da bu ayda Allah'ın affını elde edemeyenlere  yazıklar olsun" diye beddua etmekte ve Hz. Peygamber de (sav) bu bedduaya "Amin  diyerek karşılık vermektedir." (Tirmizi) KADİR GECESİ’NİN FAZİLETİ Yüce  Allah, Kur’an’ı Kerim’de şöyle buyumaktadır; “Apaçık olan Kitab’a andolsun  ki. Biz, onu (Kur’an’ı) mübarek bir gecede indirdik. Kuşkusuz biz  uyarıcıyızdır.” (Duhan 3) “Gerçek şu ki, biz Kur’an’ı Kadir gecesinde  indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi bin aydan  daha hayırlıdır.” (Kadir 1-3) Resulullah (sav): “Kadir gecesini  Ramazanın son on günü içinde arayınız” buyurmuştur. (Müslim) Hz. Aişe  (r.anha) şöyle haber vermiştir: “Resulullah (a.s) Ramazan’ın son on günü girince  geceleri ihya eder, aile halkını da uyandırır, ibadete daha fazla önem verirdi.  Diğer vakitlerden çok daha fazla bir ibadet gayreti içerisinde olurdu.” (Müslim) Allah Rasülü şöyle buyurmuştur: “Her kim kadir gecesini,  inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek ibadetle geçirirse, geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhari-Müslim) Aişe validemiz (r. anha) şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasülü, Kadir gecesinin hangi gece olduğunu bilirsem ne  söyleyeyim?” diye sordum. Rasulullah (s.a.v) şöyle dememi buyurdular: “Allahümme  inneke afuvvun. Tuhibbu’1-avfe fa’fu anni.” -Manası: “Ey Allah’ım! Sen çok  affedicisin, affetmeyi seversin. Beni affet!” (Tirmizi) Rasulullah şöyle  buyurmuştur: “Kadir gecesini Ramazan’ın son on günündeki tek günlerde arayın.” (Buhari) İbn Ömer (r.a) şöyle nakletmiştir: “Sahabelerden bazı kimselere, rüyalarında, Kadir gecesinin, (Ramazan’ın) son yedi günü içinde  olduğu gösterildi. Resulullah (a.s.) onlara; “Görüyorum ki rüyalarınız Ramazanın  son yedi günü hakkında birbirine uygun düşmüştür, Artık kim Kadir gecesini  aramaya kalkışırsa, onu Ramazan’ın son yedisinde arasın” buyurmuştur.” (Müslim) TERAVİH NAMAZINI BIRAKMAYIN Teravih namazı, Allah Rasulü (s.a.v.)’in Ramazan’da cemaatle kılmak suretiyle bize bıraktığı bir  sünnetidir. Ancak farz olmasından korktuğu için, ümmeti güç yetiremez diye  sürekli cemaatle kılmayı terk etmiştir. Bundan dolayı Ahmet b. Hanbel, Şafii ve  Ebu Hanife ile bazı Malikiler Teravih namazını camide cemaatle kılmak efdaldir  derken, Malik, Ebu Yusuf ve Şafii’lerden bazısı da kişinin teravih namazını evinde kılması efdaldir demişlerdir. Teravih namazının kaç rekat olduğu  alimler arasında ihtilaflıdır. Muhaddislere ve muhakkiklere gore teravih sekiz  rekattır. Üç imam; Safii, Ebu Hanife ve Ahmed’e göre teravih yirmi rekattır. İmam Malik’e göre ise teravih otuz altı rekattır. Birincilerin delili şu hadis-i şeriftir: Aişe validemiz (r.a.) şöyle rivayet etmektedir: “Allah Rasulü (sav) ne  Ramazan ayında ve ne de diğer zamanlarda gece namazını onbir rekattan fazla  kılmadı. Önce dört rekat kılardı ki onların güzelliğini ve uzunluğunu sorma.  Sonra dört rekat daha kılardı. Onların da güzelliğini ve uzunluğunu sorma. Sonra  üç rekat namaz kılardı.” (Buhari-Müslim-Muvatta] Teravih namazının yirmi rekat  olduğunu söyleyenlerin delilleri de Abdurrezak’ın Musannef’inde ve  el-Beyhaki’nin Sünen’inde rivayet edilen teravih namazının yirmi bir rekat veya  yirmi üç rekat olduğunu belirten hadislerdir. Her iki hadis de sahih senedle  rivayet edilmiştir. Hafız İbn Hacer “Fethu’l-Bari”de bu rivayetleri cem  etmiştir. İmam ibn-i Hacer, teravihin insanların içinde bulundukları hacet ve  konumlara göre eda edilmesi gerektiğini belirtikten sonra, sahabilerin teravihi  on bir rekat kıldıklarında kıyamı uzattıklarını ancak yirmi bir rekat  kıldıklarında ise kıyamı kısalttıklarını ifade ediyor. Bugün Müslümanların  çoğunun kıraat, rüku ve secdelerini acele yaparak kıldıkları namaz, eksik bir  namazdır. Bu, kimi zaman onların namazının bozar ve namazın heybetini alır  götürür. FITIR ZEKATI (SADAKA-İ FITR) * İbn-i Ömer’den rivayet edilen bir hadiste: “Rasulullah (s.a.v) Fıtır sadakasını Ramazan ayında hurmadan bir sa’ (2.917 kg)  ve arpadan bir sa’ olarak erkek-kadın bütün Müslümanlara farz kılmıştır.” (Buhari-Muslim) * İbni Abbas (r.a) şöyle buyurmuştur: “Rasulullah (sav)  fitreyi oruçlulara lüzumsuz ve çirkin sözlerden temizlenmek ve yoksullara  yiyecek sağlamak için farz kılmıştır. Fitreyi kim namazdan (Bayram namazı) önce  öderse bu makbul bir zekat, kim namazdan sonra öderse, her hangi bir sadakadır.” (Ebu Davud-lbn Mace) Bu hadis, fitrenin fakirlere harcanan bir sadaka olduğuna,  zekatın harcanacağı diğer yerlere verilemeyeceğine delildir. * “Resulullah (s.a.v)’a, “Ramazandan sonra hangi oruç efdaldir?” diye sorulmuştu. Şu cevabı verdi: “Ramazanı tazim için Şa’ban!” Tekrar soruldu: “Hangi sadaka  efdaldir?” “Ramazanda verilen!” cevabını verdi.” (Tirmizi) Sadaka-i  Fıtr, küçük, büyük, kadın, erkek, her Müslümana farzdır. Sadaka-i Fıtrın  miktarı bir Sa’dır. Bu da o belde halkının en çok kullandığı gıda türünden  olmalıdır. Sadaka-i Fıtrın şartı ise, bir günlük yiyeceğinden fazla bir  yiyeceğe sahip olmaktır. Fazilet, fakirlere daha çok yararlı olanı vermektedir. Sadaka-i Fıtrı verme zamanı, bayram namazından öncedir.  Bayram gününden bir iki gün önce vermek de mümkündür. Bayram gününden sonraya  bırakılmasi caiz değildir. RAMAZAN'IN  SON ON GÜNÜ VE İ’TİKÂF Hadislerin de  ortaya koyduğu üzere Hz. Peygamber (sav) Ramazanın son on gününe diğer günlerden  daha fazla önem verirdi. Hz. Aişe (Ra) bu hususu, "Allah Resûlü (sav)  Ramazanın son on günü girdiğinde ibadeti yoğunlaştırır, gece boyunca ibadet eder  hatta gece ibadetine katılmaları için ailesini de uyandırırdı" ifadeleriyle  anlatmaktadır. (Buhari) Hz. Peygamber'in (sav) Ramazanın son on gününe  verdiği önemin bir göstergesi de i'tikâftır. (İ’tikâf’ın terim manası; Allah’a  yaklaşmak niyetiyle mesci de bağlı kalmak ve onda ikamet etmektir.) Hz. Peygamber  (sav) bu dönemi tamamen ibadetle geçirmek için mescitte kalarak değerlendirirdi.  Allah Resûlü (sav) vefatına kadar buna devam etmiş sonrasında da eşleri ve  ashabı bu ibadeti sürdürmüşlerdir. İbn-i Ömer, Enes ve Aişe  gr.anhum)’dan şöyle rivayet edilmiştir: “Rasulullah vefatına kadar Ramazan’ın  son gunünde i’tikafa girer ve derdi ki: “Kadir gecesini Ramazanın son on gunünde  arayın”. Vefatından sonra da hanımları i’tikafa girdiler.” (Buhari-Müslim-Tirmizi-Muvatta-Nesai-Ebu Davud- İbn Mace) “Nebi (s.a.v)  i’tikafa girmek istediği zaman, sabah namazını kılar sonra i’tikaf mahalline  girerdi.” -Yani 20. günün sabahı- (Buhari-Muslim) İmam Zühri şöyle  demiştir: “İnsanların i’tikafı nasıl terk ettiklerine şaşıyorum. Oysa Rasulullah  (s.a.v) bazı şeyleri bazen yapar bazen de terkederdi. Fakat vefat edinceye kadar  i’tikafı terketmemiştir.” “Hz. Peygamber (s.a.v) her Ramazanda on gün  i’tikafa girerdi. Vefat ettiği yılda ise yirmi gün i’tikafa girdi.” (Buhari-Ebu  Davud-İbn Mace) Aişe (r.anha)’dan rivayetle, kendisi şöyle buyurmuştur: “Sünnet olan, i’tikafa girenin hasta ziyaret etmemesi, cenazede bulunmaması, hanımına dokunmak dahil ona yaklaşmaması ve mutlak gereken bir ihtiyacı hariç  mescidden çıkmamasıdır. Oruç olmadan i’tikaf olmaz. Büyük ve toplayıcı bir  mescidde de bulunmadıktan sonra i’tikaf gerçekleşmez.” (Ebu Davud-Beyhaki) İ’tikafın en faziletlisi Ramazan’ın son on gunünde girilendir. Bunun sebebi,  bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesine rastlamak ihtimalidir. BAYRAM  GÜNLERİNDE ORUÇ TUTMANIN HARAMLIĞI Rasulüllah (sav) şöyle buyurur; “İki  günden oruç yoktur; fıtır (Ramazan) ve Kurban Bayramı.” (Buhari) “Teşrik  günleri, yiyip içme ve Allah’ı zikretme günleridir.” (Müslim) RAMAZAN SONRASI ŞEVVAL ORUCU “Her kim Ramazan orucunu tutar da, sonra Şevval’den altı günü eklerse, bu, bütün sene oruçlu gibi olur.” (Müslim) Asgari FİTRE miktarı Din İşleri Yüksek Kurulu, fitre miktarını asgari 7 lira olarak  belirledi. Yüksek Kurul'un bu yılki fıtır sadakası (fitre) miktarının saptandığı kararında, fitrenin Ramazan bayramına kavuşan ve  temel ihtiyaçlarının dışında belli bir miktar mala sahip olan Müslümanların  kendileri ve velayetleri altındaki kişiler için yerine getirmekle yükümlü  oldukları mali bir ibadet olduğuna işaret edildi. Fitre ile her  Müslümanın, ihtiyacı olan yoksullara az da olsa bir şeyler verebilmenin ve  yardımlaşmanın sevincini yaşadığı vurgulanan kararda, fitrenin zekattan farklı olarak, daha geniş bir mükellef kitlesi tarafından yerine getirildiği ifade  edildi. Fitrenin Müslüman toplumların neredeyse tamamına yakın bir  kesimi tarafından veriliyor olmasını da dikkate alan Kurul, hem fitrenin asgari  miktarını belirleyen hadisleri hem de ülkenin sosyo-ekonomik şartlarını ve bir  kişinin günlük asgari gıda ihtiyacını göz önünde bulundurarak fitre miktarının 7  TL olarak belirledi. Kararda, bu miktarın, "asgari miktar" olduğu,  fitrede verilecek meblağ konusunda bir üst sınırın olmadığı vurgulanarak,  herkesin kendi hayat standartlarına göre asgari günlük gıda harcamalarına denk  düşecek bir meblağı vermesi tavsiye edildi. Fitrenin, gıda gibi ayni  olarak veya para şeklinde nakdi olarak ödenebileceği kaydedildi.


Bir yanıt yazın